HİÇ YAŞANMAMIŞ SAYSAM?
- Ümran Örkün
- 14 Eki 2022
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 21 Ara 2024
“Geçmişi silebilir miyim?” diyorsun. “Hiç yaşanmamış saysam?”, “Öyle anılarım var ki hatırlamaktansa hafızamı kaybetmeyi yeğlerim” diye düşünüyorsun belki. İçinden bir ses “Hatırlayarak yaşamak çok zor” diyor. Sen de unutmadan iyileşmeyeceğine inananlardan mısın? O halde bu konu senin için haydi konuşalım…
Hatırlamak istemediğin kadar kötü anıların var. Seni üzen, yıpratan, kahreden, öfkelendiren, hayal kırıklığına uğratan, utandıran...
Anlardan oluşan "hiç yaşanmamış olsa" umusu...Keşke diyorsun, o ana dönsem de değiştirsem her şeyi. Keşke hiç yaşanmamış olsaydı bunlar. Hiç olmazsa aklımdan silebilsem. Hiç hatırlamasam diyorsun belki.
Anılardan bir pranga oluyor o durumda geçmiş ve sen kurtulmak istiyorsun. Ne yapsan olmuyor. Geçmiş geleceğine engel, kısır döngünün tanımı adeta. Geçmişin gölgesi geleceğin çarkına girmiş, ilerlemene izin vermiyor. Sürekli değiştirmen gereken bir lastik var da ondan yola çıkamıyorum sanıyorsun ama farkında değilsin. Sen neden yola çıkamama sebebini bilmiyorsun...
Zaman zaman herkesin kafasına taktığı anıları vardır. Ancak geçmiş geçemeyecek denli negatif yüklü ise sana yük olur. Hem de sırtından hiç indiremeyeceğini sandığın devasa bir kambur gibi gelir peşinden. Quasimodo’yu bilirsin, ünlü Notre Dame’ın Kamburu. Şehrin en şaşalı yapısında hapistir. Ne kadar şaşalı olursa olsun hapis hapistir. Yani geçmiş sırtında saklanmanı gerektirecek bir kambursa kendine hayattan ne kadar şaşalı bir bina örersen ör sen yine bakakalırsın olduğun yerden karışamadığın manzaraya. Özellikle olumsuz yaşantılar söz konusu olduğunda terapiden beklediğin hayatının o kısmını yaşamamış sayabileceğin bir reçete bulmak ya da en azından o kısmını unutmak olur. Utanç, kırgınlık hayal kırıklığı… Altında yalan zihin yükü o negatif duygu her ne ise böyle hissetmene sebep olur. Sorarsın bana “Silelim mi o zamanları?” diye. Cevap vereyim silemezsin, çünkü silmemelisin. Zaten nedenini bilsen silmek istemezsin. Sana güzel bir bakış açısı değişikliği lazım önce. Bir kere yaşadığın her anın kıymeti sadece olumlu olmasından menkul değil öncelikle bunu bil. Olumlu ve olumsuz tüm deneyimlerin senin, tamamen sana ait. Hatta sen hepsinin toplamısın hem. Her insan eksileri ve artıların en güzel toplamı. Bana soracak olursan tam da olması gerektiği gibi ve olması gerektiği kadar. Olumluları sana iyi hissettirdiği için çok kıymetli evet ama olumsuzları da sana öğrettikleri ile değerli. Biri iyi hissettirirken diğerinin de öğretici işlevi var. Klişeye girmeden bir konuyu konuşamıyoruz biliyorsun. Deneyim temelli öğrenmede kaybetmek ya da yenilmek yoktur. Ya kazanır ya öğrenirsin. Sorun nerede peki? Kazanmayı kutsamada. Kazanmadığın her savaşı derin bir mağlubiyet gibi algılıyorsun. Sana çok kötü hissettiren bir şeyi unutması neden mi çok zor? Bazen yaşamadan öğrenmeye çalıştığın şeyler olur. Bazen de bizzat deneyimlersin. Hatayı ne kadar başkalarından duyarsan duy, kendin yaptığında ya da sana olumsuz şeyler hissettirecek deneyimler edindiğinde çok daha fazla etkileniyorsun. Zihnin o deneyimin haritasını başkasının rotasından çok daha ayrıntılı kaydediyor dolayısıyla daha da iyi hatırlıyor. Dolayısıyla olumsuz deneyimleri kendin yaşadığında unutman çok daha zor bu yüzden. Diğer taraftan artık o rotayı biliyorsun. Elinde var o hatanın yol haritası. Hatanın açtığı yeni diyarlar var fark edersen. Yaşadığın olaylar içinde seni bekleyen şeyleri göremiyor olabilir misin? Öğrendiğinin sana yeniden aynı şeyi yaşayamamak gibi devasa bir hizmeti var mesela. Nasıl mı? “Ne söyledim de felakete yol açtı. Kimi seçtim de beni yarı yolda bıraktı. Ne yaptım da beni istediğim istikametten başka yere savurdu?” Bu soruların cevabına ulaşmak, elinde bu cevaplarla geri kalan hayatına devam etmek çok değerli değil mi? Tasavvufun yoğurduğu bu coğrafyada her olumsuzluğun içinde ne derslerin ne yeni öğretilerin olduğunu görmen çok önemli. Hata, marifete giden kapılardan biridir bu yüzden. Çünkü sana kötü hissettiren şeyi, o anın içinde düzeltemesen de hayatının geri kalan kısmı için müthiş bir düzeltme fırsatı tanır sana. Yani geçmişte düzeltme yapamazsın. Geçmiş senin sınav kağıdına kırmızı kalemle işaretler koyup her tarafını çizerek seyrini düzelteceğin bir sefer değil. Ancak ondan aldıkların gelecek dediğimiz yolculuğun rotasında yeni ve şahane durakları verebilir sana. Öğrendiklerin yol gösterecekse, yola çıkalım madem. İçinin sorgu suali yardım etsin sana öncelikle. Ne yaptım? Nasıl yaptım? Nerde koptu film? Demeseydim, yapmasaydım, davranmasaydım dediğin her şeyde dilek / istek kipleri var. Ancak bu kipler aynı zamanda minik bilgi notlarını da içeriyor bakmayı bilirsen. Yani kadim bilgileri takip etmen yeterli. Canın yandı, utandın, öfkelendin, hayal kırıklığına uğradın belki ama öğrendin de. Nasıl yapmam, nasıl öyle davranmam, nasıl konuşmamı öğrendin ve bil bakalım ne oldu? Artık keşke böyle olmasaydı dediğin şeyin ve öyle olmamanın anahtarı elinde. Ve sen artık en azından o konuda doğru kapıya gidebilirsin. Yani olacak olan artık istediğin şekilde olabilir. Artık olmaması ya da istediğin şekilde olması elinde. Geçmişi hep yük olarak görmek yerine onu bataklık haline getirip, ona saplanıp kalmadan, bunun yerine sana verdiği yüklü dersleri heybene katıp şimdiye karıştırarak yürümek de mümkün değil mi? Bakış açısı değişikliği geçmişi özünden gelen ve kendin edindiğin bir hediye olarak görmekte. Edinilmiş özlük hakkı geçmiş. Özünden süzülmüş bedelli farkındalık. Derler ya hani zehirle ilaç arasında fark dozdur. Dozunda geçmiş farkındalığı zehri ilaç eder geleceğine. Elalem sana görüş sunmaya hazır ya hani! Sen fark edene dek sana uzanan eller seni gömmeye gelmiş gibi hissedersin unutma. Senin sesin kulağına en yakın yolu çizer. En çok kendi sesini duyarsın. O yüzden sen kendi farkındalığına odaklan. Zehir edene dek hataya takılmaktansa elindeki haritaya bak.
Bak ki ilaç olsun aldığın dersler…
Comments